Yepyeni bir Dünya’ya MARDİN’de merhaba demişim. Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız ovası; özgürce dünyaya getirilecek ne kadar fazla şey olduğunu öğretti bana. Mardin’in tevazu sahibi ancak çok renkli insanları ve yaşam stilleri, Darius ile Büyük İskenderin kıyasıya savaştığı bu topraklar, tasarımcı kimliğimin geliştiği yıllarda bana kendi öz hikayesini anlattı ve gün geldi ben bu hikayeyi tasarımlarımla, insanlarla paylaşır oldum.
Çocukluğum; yepyeni bir çağı açan, İstanbul’u Türk kimliğiyle buluşturan Fatih II. Mehmet’in de bir evladı olduğu EDİRNE’de geçti. Onaltıncı yüzyılda Paris’te yeni yeni oluşmaya başlayan moda endüstrisinde herkesin peşinden koştuğu Edirne Kırmızısı’nın (Rouge d’Adrinople) kodları kulağıma fısıldandı ve ben İSTANBUL’a gidip Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Ana Sanat Dalında okuyarak kendi tasarım dünyamla tanıştım.
İSTANBUL’a tam anlamıyla aşığım, Dünya’ya buradan bakıyorum. Aklımdan geçen tüm tasarım fikirlerimin özünü bugün İSTANBUL oluşturuyor. Her gün önünden geçtiğim Kız Kulesi bana tasarımın nasıl da herkesten kaçıp ama kendi kaderinden kaçılamayacağını anlatıyor. Yönümü bulduğum Ayasofya’da ise; tüm çağların en iddialı yapısı ve ahenkli melodilerin hep içinde fısıldandığı efsanevi bir mekan olduğunu duyumsuyorum.
KAPALIÇARŞI; renklerle konuların aynı dili kullanıldığının ispatı. Tasarım hayatımın en büyük sahneleri buralarda kuruluyor ve ben İstanbul’un kimliğinde her tasarımı gerçek hikayesiyle buluşturarak, daha mutlu bir dünyaya üretiyorum. Takı tasarlıyorum, koleksiyon hazırlıyorum, görsel hikaye kurguluyorum ve gerçek kültürel ürün üretmenin kodları yazıyorum. Mardin’deki atölyemi, Galata ve sonrasında İdealtepe’deki atölyem takip etti. Yerel üreticilerle birlikte; sağlıklı, gerçek, kültürel ve lokal değerlerle üretim yapıyorum.
Koleksiyonlarım ile ünlü markalar bir araya geldi ve günümüzde tasarımlarıma tanınmış perakende mağazalarından erişilebilmekte. Yolum; Kapalıçarşı’nın katman katman kuyum atölyelerinden, Menderes havzasındaki dokuma atölyelerinden, ünlü moda evlerinin yaratım odalarından ve bazen de Mezopotamya’nın büyülü topraklarının anlattığı efsanelerinin içinden geçti.
HİKAYELERİM, HEP BİZİ ANLATIR. Zamanın içindeki sırları koyarım kalbime ve yola çıkarım. İnsanla buluşurum, geride bıraktığım tadlarla yaşarım, doğayla konuşup evren ile dans ederim. Mekanlarda kaybolup kendimle karşılaşmayı severim. Özgürce sınırsız hayallerin peşinden koşar ve o hayallerin gerçeğinde kendi özümü keşfederim. Her ne olursa olsun bana sunulan bu güzel hayatın içinde bende hayata bir nebze kendimden birşeyleri miras bırakmayı düşlerim. Bunu tasarımlarımla, birlikte çalıştığım kadınlarla, ustalarla ve kendi hikayelerimle birleştirerek evrene gerçek bir sevgi ile sunarım. Kısacası ne aşk ile yaptığım işten, ne de yolumdan vazgeçerim. Tasarım Hikayecisi dükkanımda her tasarım kültürel değerlerimize değer katmayı hedefleyerek üretmeyi amaç edinmiştir.